Nasıl Oluyorsa Nasıl Oluyor


Tarım ve hayvancılık bilinçli bir ÅŸekilde bitirildi. ÖzelleÅŸen devlet kurumları kapanırken yerine yeni iÅŸ alanları açılmadı. Ne yazık ki inÅŸaat sektöründen baÅŸka yeni istihdam sahaları hâlâ da açılmıyor.. Bu uygulama, iÅŸsiz kalan genç nüfusun büyük ÅŸehirlere göçünü hızlandırmıştı. 1980 sonrası kentleÅŸen aileler, kendisi mesleksiz olduÄŸu için çocuÄŸuna daha iyi eÄŸitim aldırma çabası içine girmiÅŸti. Alt gelir grubu ve orta gelir grubundaki ailelerin çocukları için tek çıkış yolu buydu…
Liselerimizde kredili sistem yürürlükteydi. Onu takip eden yıllarda eÄŸitim sistemi her iki yılda bir deÄŸiÅŸiyor… Okullarda, öÄŸrenciler kendince doÄŸru olduÄŸuna inandığı konuyu savunmayı öÄŸrenmesin diye sözlü sınav kaldırıldı. Okullarda sınıf geçme sınavlarında yazılı soru sistemi uygulanırken, Anadolu lisesine giriÅŸlerde ve Üniversite giriÅŸ sınavlarında test sınavı ile öÄŸrenci alınıyor. O zamanlar,  hatta maalesef hâlâ öyle –çoktan seçmeyi, bilgiye sahip olma ÅŸeklinde kutsayan bir eÄŸitim sistemi- yaratıldı. Test sorularına en çok cevap verenleri en iyiler, en baÅŸarılılar, en akıllılar olarak tanıttık. Karakterin geliÅŸmesine katkıda bulunan, sosyal ve duygusal geliÅŸmeleri önemsemeden, içinde insan sevgisi var mı diye bakmadan en çok test çözdü diye doktor yaptık. Ezberi çok güçlü diye hukukçu yaptık, yüreÄŸinde adalet duygusu var mı diye bakmadık.  Duygusal zekâsına vakıf mı, yalan söylüyor mu, her ÅŸeyden önemlisi “yaratılanı yaratandan ötürü seviyor mu” sormadan, kul hakkı korkusu var mı diye bakmadan ilahiyata gönderip din adamı yaptık. En iyi matematik sorularını o çözüyor diye mühendis yaptık. Yüce yaratan bize ne emrediyordu: “İşi ehline verin.” Bu ayeti görmezden, bilmezden geldik, onların en liyakat sahibi olduklarına inandık ve zamanla mahalle baskısı herkes için durumu normal hale getirdi. Test sorularını en çok çözeni olma durumu bir alıcısı olan toplumsal talep haline geldi. Soru çalmayan, kopya yapmayan, yalan söylemeyen, merhametli, adil, namuslu çocuklar dışarıda kaldı.
Dünya bilim çağına girerken, devleti yönetenler sürekli eÄŸitim sistemini deÄŸiÅŸtirmeye çalışırlarken, en iyi eÄŸitim diye tarif edilen ve talep edilen en çok test çözen yetiÅŸtirmek oldu çıktı! ÖÄŸrencilerin gözünde okullardaki öÄŸretmenler küçümsenmeye, dershanelerdeki öÄŸretmenlerin daha iyi olduÄŸu kanaati yaygınlaÅŸtı. Bu gidiÅŸat yanlış, bu eÄŸitim anlayışı okullarımıza zarar veriyor, düÅŸüncesi ile 1996 yılında İstanbul Üsküdar Kazım İşmen Lisesinde çalışırken, “Okullarımızda daha kaliteli eÄŸitim nasıl verilir” diye bir proje yaptım. TÜBİTAK’ın açmış olduÄŸu yarımaya katıldım. Projemde ki amacım, velilerin dershanelere verdiÄŸi parayı okullara çekmek ve çocuÄŸu için yaptığı harcamalarını da devlete verdiÄŸi vergilerinden düÅŸmesini saÄŸlamak. Böylece velinin cebinden dolaylı bir masraf çıkmasının önüne geçmekti.
Nitekim TÜBİTAK yarışmasına katıldığım bu projem:
1-     7 Eylül 2001’de Hürriyet Gazetesinde Sayın Emel Armutçu yayınladı:
 http://www.hurriyet.com.tr/ayda-20-milyona-kaliteli-egitim-14286
2-    Sabah Gazetesinde, 13 Aralık 2002 “Eline SaÄŸlık Fuat ÖÄŸretmen” baÅŸlığıyla yayımlandı. http://arsiv.sabah.com.tr/2002/12/13/s0414.html

3-    Cumhuriyet Gazetesinde “Hedef ÖÄŸrenen okul yaratmak” baÅŸlığıyla yayımlandı.
http://www.kozalakmatematik.com/p/fuat-bas-kimdir.html
V.b gazetelerde ve dergilerde yayımlandı…
Bu projeyi arkadaÅŸlarımla beraber İstanbul Milli EÄŸitim MüdürlüÄŸü’ne götürdüm. O zamanki müdür Sayın Ömer Balıbey, 6 kiÅŸilik bir komisyon kurarak projeyi inceletti ve Ankara’ya bakanlığa gönderdi.
Åžimdi bugün geldiÄŸimiz nokta: Bilinçli bir ÅŸekilde tüketilmiÅŸ olan eÄŸitim sistemi ve toplumsal baÅŸarı histerisi nedeniyle gözü kapalı uçuruma giden bir toplumun resmidir. Paran kadar saÄŸlık hizmeti alınıyorsa, adamına göre hukuk iÅŸliyorsa, çöküyorsa binalar, yollar köprüler ve madenler iÅŸte hep bu yüzdendir. Eline bir fırsat geçtiÄŸinde, çıkarları için vatanını satmaktan, milletini harcamaktan tereddüt etmeyecek yüksek eÄŸitimli bu kiÅŸilerden Allah bu memleketi ve milleti muhafaza kılsın…

Peki, ne yapmalı?
•    Uzun soluklu bilimsel temelli toplumsal dönüÅŸüm politikaları geliÅŸtirmeli.
•    Okullarımızda demokrasi kültürünü yerleÅŸtirecek; öÄŸrencilerin yetenek ve kabiliyetlerine göre yetiÅŸtirilecekleri bir eÄŸitim sistemi reformunu tüm taraflar ile birlikte acilen yapmalı.
•    Mesleki eÄŸitimine önem verilmeli (Uzay teknolojisi, rüzgâr enerjisi, GüneÅŸ enerjisi vb…) ÖrneÄŸin, inÅŸaat mühendisi, makine mühendis atölyede yetiÅŸmeli…
•    Toplumsal farklılıklar ile bir arada olabilmeyi öÄŸrenmek için yetiÅŸkinler olarak, deneyim yaÅŸatacak sosyal ve kültürel programlar tasarlamalı ve her yerde uygulamalıyız.
•    Tüm okullarımızda mevcut eÄŸitimcilerimiz için acil eylem planıyla sosyal ve duygusal becerileri geliÅŸtirmeyi önemseyen zihinsel dönüÅŸümü saÄŸlamalıyız.
•     EleÅŸtirel düÅŸünmeyi oluÅŸturacak bir öÄŸrenme ekosistemi için okul yönetimlerinin liyakate dayanan bir modele geçmeliyiz.

Yorum